top of page
Yazarın fotoğrafıKlnk. Psk. Cansu Kasap

Ekranın Ardındaki Güç: Mesajlar, Çağrılar ve Görülmeyen Kontrol Mücadelesi


ekran

Telefon ekranınızın aydınlandığı her an aslında küçük bir güç savaşı başlar. Mesajlar, çağrılar ve o “görüldü” uyarısı… Basit bir merak mı, yoksa görünmeyen bir kontrol mekanizması mı? Sevgiyi, bağı ve ilgiyi pekiştirmesi gereken bu dijital işaretler nasıl oluyor da bazen güveni tüketen birer kaynağa dönüşüyor?

 

“Neden Hemen Yanıt Vermedi?”


Bir mesaj yolladınız ve bekliyorsunuz. Zaman geçiyor, bekleyiş huzursuzluğa dönüşüyor. “Acaba bir şey mi oldu?”, “Başka biriyle mi konuşuyor?” soruları zihinde döner durur. Telefon ekranının her seferinde yanmaması, gün içinde anlık küçük krizlere yol açabilir. Ve bu krizler, çoğu kez “merak” kılığında kendini gösterse de aslında altında derin bir kontrol arzusu yatar. Anlık bir mesaj ya da hızlı bir yanıt, bazen sadece bir selam değil, karşı tarafta “orada mısın?” diye soran gizli bir kaygıdır.

 

‘Görüldü’ ve ‘Çevrimiçi’ Tuzağı: Kontrol Edilenin Kontrolsüzlüğü


Görülmemesi için okunan mesajlar, “çevrimiçi” olduğu halde yazılmayan cevaplar, başkalarıyla yapılan uzun telefon konuşmaları... Zihnimizde bir yığın senaryo oluştururuz. Neden böyle bir dünyada yaşıyoruz? Her çevrimiçi olma durumu, her mesaj görülmesi aslında bir güven testine dönüşür. Ancak bu testler, kısa vadeli bir rahatlama sağlasa bile uzun vadede bağı ve sevgiyi kemiren büyük bir soruna dönüşür. Peki, birini sürekli kontrol etmeye çalışmak, gerçekten güven sağlar mı?

 

Dijital Dünyanın Gizli El Kitabı: “Ne Yapıyor?” Sorusuna Yanıt Aramak


Telefonlar, ellerimizin arasındaki dijital gündem. Her mesaj, her çağrı kontrol altına alma ihtiyacımızı doyurmak için küçük bir fırsattır. Ama fark edilmesi gereken şey, bu soruların doğurduğu bir kısır döngüdür. Bir mesaj yanıtlanmadığında oluşan hayal kırıklığı, o hayal kırıklığıyla doğan kaygılar ve tüm bu kaygıları yatıştırmak için daha fazla kontrol etme isteği. Sonunda fark ederiz ki, bir ilişki değil, bir beklentiler yumağını yaşıyoruz.

 

Kontrol Etme Dürtüsü: İlişkide Kimin Sahibi?

Telefon ekranına her bakış, ilişki içinde bir güvenli alan yaratmaya çalışmakla ilgilidir, değil mi? Ancak bu güvenli alan aslında kocaman bir yanılsama olabilir. Çünkü kontrol etme çabası karşılıklı bir güveni değil, aslında kontrolcünün ruhundaki güvensizliği ortaya çıkarır. O kişiyi gerçekten anlamak yerine, onun sadece belirli sınırlar içinde kaldığına emin olmak isteriz. Ve işin ironisi, birinin hayatını sürekli izleme arzusu, kendi duygusal özgürlüğümüzden vazgeçmek anlamına gelir.

 

Mesajlar, Çağrılar ve Sınırlar: Dijital Dünyada Güven İnşa Etmek


Günümüzde birine “naber?” demek, “nasılsın?” diye sormaktan öte bir anlama geldi. Her mesaj, her görüldü, her çevrimiçi durumu bir güven testi olarak kodlandığında, ilişki yavaşça tükenmeye başlar. Oysa birini sevmek, o kişiye güvenebilmek, onun telefon ekranının ardında ne yaptığını sorgulamamak değil midir?

 

Telefonlar, ilişkilerde bağları güçlendiren birer araç olabilir, ancak kontrol çabasının tuzağına düştüğümüzde bu araçlar zincirlere dönüşebilir. Güven, sürekli izlemeyi bırakıp kendimize güvenmeyi öğrendiğimizde gelir. Belki de en büyük adım, bir mesajı, bir çağrıyı bıraktıktan sonra bekleyişin yükünü taşımamayı öğrenmektir.

 

Telefon ekranları, bazen kendimizi aynada gördüğümüzden daha çok bize bizi yansıtır. Birine gerçekten güvenebilmek, onun mesajlarına, telefon görüşmelerine bağımlı olmadan da var olabileceğimizi kabul etmektir.


Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page