top of page

Duygularım mı göremiyorum ki…

...dediğinizi duyuyorum soyut bir şeyin bir o kadar da somut bir şekilde hayatımızda bulunmasını ne kadar garip bulsanız haklısınız. Onlar biz göremesek de kendilerine her zaman vücudumuzdan bir çıkış yolu bulmayı başarabilen gizli bir çete gibi aslında. Örneğin, üzülünce ağlamamız, korkunca kalbimizin hızlı atışı, sevinince gülümsememiz gibi çeşitli duygular ve bunların bizde yarattığı fiziksel değişikliklerden bahsedebiliriz.



 

Bazen yok saymak isteriz onları, kurtulmak adına olabilir belki “yokmuş” gibi davranmaya çalışırız yani buna bastırma diyebiliriz. Aslında bastırdığımız her duygumuz bir noktada fizik kurallarına yenilir ve ne kadar çok bastırırsak bittiğini sandığımız noktada, kendimizi bıraktığımız an, daha yüksek bir şekilde tekrar hayatımıza dahil olmaya çalışır. Duyguların işi budur. Gelmek, geçiş yoluyla yaşanmak ve sakinlemek. Bu mekanizmayı kabullenip her duygumuzu kabullenip akışına izin verdiğimiz sürece bizi yormayacak aksine kabullendiğimiz her duygumuz bir hediye olacaktır. 

 

Hissetmek, hissediyor olabilmek, her duyguyu yaşayabilmek her zaman çok kıymetli olacaktır. Bazen,  “Şu an sinirliyim ama değmez” ya da “Üzülüyorum ama bu beni güçsüz gösteriyor”  diye detaylandırılabilecek cümleler kurabiliyoruz. Bu noktada ise duygularımızdan kaçma eğilimimizden bahsedebiliriz. Kaçtığımız her duygumuz aslında bumerang gibi tekrardan bize geri dönmektedir. Yeterince hızlı koşarsan, duyguların seni yakalayamaz peki ya koşmaktan yorulduğun o an ne olacak? Duyguların seni yakalayacak ve belki hem de ona hiç hazır olmadığın bir anda. Birden kendini “Ben şimdi buna niye bu kadar büyük tepkiler veriyorum” ya da “O zaman üzülmemiştim, şimdi niye böyle hissediyorum ki?” gibi düşünceler zihninde dolaşıyorsa belki de bir noktada bir şeyler eksik yaşanmış olabilir.

 

Lütfen önce duygunu keşfet ve sonra izin ver; olmuşlara, olanlara ve olacaklara…




14 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page